Kategori arşivi: Uncategorized

Bir günüm özeti

En komik en konuşkan en şakacı olduğum zamanlarda yaptığım tek şey düşüncelerimi savuşturmak aslında. Hayatın alabildiğine basit bir amaci var . Dogmak üremek ve ölmek . Sürdürülebilirlik. Doğmak ve üremek arasını çok uzattığımız için yaşamımıza bir anlam katmaya çalışıyoruz . Ve hedefler … villa da oturduğunuzda ya da bir gece konduda değişen tek şey konfor ama bu mutluluk değil. Havyar yiyip şampanya da içebilirsiniz ya da kuru ekmek ve su . Yine konfor yine mutluluk değil. Çok para kazanip bir o kadar harcayabilirsiniz bu size anlam katmaz konfor sağlar yine mutluluk değil. Mutluluk her zaman “an”lar da saklı ve sürdürebilirligi an ile sınırlı. Daimi mutluluk yok . Konfor da onun yoldaşı değil. Ama onun bir gömleğini giymek ki yada onunla iken onun size büyük gelen esofmanini giymek asla yanlis değil  mutluluk.Sadece yanlış yoldayız özetle sistem köleleriyiz . Mutsuzluğumuza hedefler biçim rollere bürünüp bir şeyler olma çabasındayız ki toprak olmaktan öte caremiz yokken. Etrafıma bakıyorum etrafımdaki insanlara . Daha çok para kazanmak hep kazanmak asla yitirmeden çok kazanıp bol harcamak hedefleri çoğunun . 
Biri bana neden çalışmaya ihtiyacın yok ya da daha fazla kazanmaya demişti . Sürdürülebilirliğim var çünkü dedim . Bir evim ve kafi bir gelirim .

Ama oğlun dedi yetebiliyorum dedim.

Masrafları artacak dedi onu o gün düşünürüm ama paranın beni çirkinleştirmesine para için kendimden ödün vermeye itiraz var dedim . Hafif hakaret gibi oldu belki bilmiyorum ama hedefim bu değildi.

Ferrarim yok ama bir tosbaaaa işimi görürdü. Ferrarim hiç bir zaman olmayacak .Bir gün ferrari alacak param olsa bile almam çok merak edersem bir günlüğüne kiralarim . Özetle bilge değilim olmayanı satamam 😉 
Çicek yetiştirebiliyorum . Yeşeriyorlar. 3 ay sulanmayan ciceklerim inadına coştu . Üstelik HaziranEylul arası vakitte sususuz mu susuz kaldılar.
Faturalarımı beni ezen borçları biliyorum pek de umursamıyorum yine . Ödeniyor ödenir öderim. Ödemiştim. Oğlumun tüm ergenusluğu zeka küpü laf  ebeliği yeni başladığı minnak yalan denemelerine bakıyorum . Bazen çileden çıkartsa da dinlendiğini önemsendiğini hissettiğinde ve duygusal terminatör olarak duygulanıp gözleri dolduğunda en çok da mutluluktan hafif ağladığında işte o an mutlu oluyorum. Mutluluktan ağlaya bilenler var hala çocuk bile olsa bu önemli.
 İskele caminin oraya Vera pastanesinden çıktığımda kedileri  gördüğüm de atlattıkları bir gün için daha seviniyorum . Mutluluk o anda .
Parkta gülen çocukları Çavdarlıotobusune binip kulaklıklar imi taktığımda  dinlediğim müziğin tam ortasında babasina seni çok seviyorum diyen kızı duyduğum da bir yerlerde hala umut var diyorum . Mutluluk o kızın ta kendisinde .
El ele dolaşan sevdalıları gördüğümde sevginin gecemeyeceği engel aşamayacaği dağ olmadığını bildigimden sırıtıyorum . Mutluluk aşkta ..
Ben kendi mutluluğumu huzurla biçimlendirdim aslında . Huzurlu olduğum her anda mutluluk işte orda o anda. 
Özetlemek gerekirse …. mutluluk kazandiklarinizda değil yaşadiklarinizda . Doğru yere bakmaya devam edin sürmesini beklemeyin.
Öyle içimden geldi 🙄

MERHABA

0b10ba00f4bbd43ab9208da12a9e8f9b

Can’ım adamım.

Perdeyi çektiğinde geceme ay ışığı dolduranım.

Gözünün bebeğine, uykuna ,ellerine şiir yazdığım,

Ah bir bitse bu ayrılık günleri

Ellerin yüzümde

Avuçlarına anlatsam mutluluğumu

Dizine yaslasam yine başımı

Dokunursun yine saçlarıma

Şevkatin ile

Öpermisin yanaklarımı

Siyahı silermisin içimdeki çocuktan.

Ağlamayı bırakır mı?

İnsanlardan korkmayı…

Ah bir gelsem sana

Nefes alsam yeniden

 

 

Mecidiyeköy metro girişi.

Yüzünü ilk kez gördüğüm zaman, 

Gözlerinde güneş doğdu zannettim. 

Verdiğin bir hediyeydi ay ve yıldızlar 

Şu karanlık ve sonsuz gökyüzüne, sevgilim. 
Ve ilk defa dudaklarından öptüğümde, 

Avucumda dünyanın kımıldadığını hissettim, 

Yakalanmış bir kuşun titreyen kalbi gibi 

Benim emrimi bekler haldeydi, sevgilim. 
Ve, ilk defa yanına uzandığımda, 

Kalbini kalbime çok yakın hissettim 

Ve biliyordum sevincimiz dünyayı saracak 

Ve bu sonsuza kadar sürecek, sevgilim. 
Yüzünü ilk defa gördüğüm zaman… 

Yüzünü, yüzünü , yüzünü , yüzünü…

Cin Ali bile çizemeyen ben 

Resim yapmaya ve boyamaya baslamak .Öyle bir kopuş sürecidir ki bu resmi çizmeye başladığım andan bitirdiğim ana kadar geçen sürede başka hiç bir şey ilgi alanıma giremez… Bunu resim yapmakla uğraşanlar çok iyi bilir…Belkide resim yapmak dünyadan kopmak için ürettiğimiz bir bahanedir ..Bu çizim süreci inanılmaz keyiflidir…Resim çizmek konusunda yeteneksizliklerini belirtmek için hani cinali bile çizemem diyen insanlar vardır ya onların da bu durumu anlaması için söyleyebileceğim tek şey yapmaktan en çok zevk aldığınız şey neyse yaptığınız da hani dünyayla alakanız kesilir ya zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız ya bu böyle bişeydir.Kızgın kumlardan serin sulara atlama gibi….:))) Dünyadan sıkıldıysanız resim yapın kendi dünyanızı siz yaratın…İlk resim yapmaya öğretmenlik yaptığım etüt merkezinde çocuklarıma resim yaptırmak için gelen dostum Vasfiş in Eee hocam sen niye oturuyorsun sen de çiz bir şeyler demesi ile başladı 🙈 ve şu ana kadar yardım amaçlı 110 tablo ve 2 karma sergi açmayı başardım lütfen ben resim yapamam demeyin ve deneyin tıpkı balık tutmak gibi tıpkı yazmak gibi belki bir Picasso değilim ama ben resim yaparken çok huzurluyum.Mayıs ayında sergimize bekleriz.Sevgilerimle.

Yine saykoydum bugün 

Çok deli kafadayım 

Evimi ateş karıncaları bastı 

Önce sinekler

Kafam çok allak bullak 

Sanırım intihar eşiğinde durdum

Durdum çünki canım kıymetli 

Saçma sapan insanların 

Ne idüğü bilmez paylasimlari 

Olsa olsa kudurma ya yarar 

Ben ve o huzur içinde 

Uykum var uyuyamıyorum 

Uymaliyim beynim yanıyor 

Herşeyi düşünmekten bıktım. 

Ne güzeldi 1hafta yine saykoya bağladım 

Evet evet uyumaliyim 

Melisa cayi içtim bu gece 

Baya bir zorladı beni

ÖZETLE.

​– Zengin değiliz. Eğitim kalitemiz düşük ve eğitime neredeyse hiç para harcamıyoruz.

– Birçokları için umut kaynağı olan üniversite aslında hiçbir şeyin garantisi değil.

– Her sene yüz binlerce mezun yaratan sistemde genç nüfusun neredeyse altıda biri işsiz.

– İnternet ve diğer teknolojileri sadece eğlence amaçlı kullanıyoruz.

– Dünyayı görmek güzel ama komşulardan öteye gitmiyoruz.

– Ailemizle yaşıyor, aynı kaptan yemek yiyor, yabancı dil öğrenmiyor, kendini geliştiren bir toplum olamıyoruz.

– Aynı araştırma 1990’dan 2011’e Türkiye’nin muhafazakarlık oranını 3 puan artırıp yüzde 63 olarak belirliyor.

– Türkiye vatandaşlarının yüzde 71’i ülkesinin bilimsel ve teknolojik başarılarından gurur duyuyor, ama bu başarıların ne olduğunu pek bilmiyor.

– Gerçekleştiremiyoruz, çünkü eğitim sistemimizden toplumsal yapılanmamıza dek kendi insanına güvensizlik, takım halinde çalışamamak, ezbercilik, tutuculuk gibi özellikler baskın çıkıyor.

Türkiye Hakkında Haberlere Pek Yansımayan Çarpıcı İstatistikler

MUHTEŞEM ŞARKI.MUHTEŞEM BİR KADIN EFSANESİ 

Lilith Efsanesi

Tanrı, insanı başlangıçta çift yaratır. Çiftin erkeği bildiğimiz Adem, kadını ise Lilith’tir. Bu ilk insan çifti cennet bahçesinde birlikte yaşamaya başlarlar, ama bu, mutlu bir beraberlik değildir. Anlaşmazlık sebepleri ise çağımızın boşanma davalarında ileri sürülenlerden pek farklı değildir: Adem, Lilith’in olaylara neden kendisinden farklı yaklaştığını anlayamaz; onu kendisine hizmet etme, bahçeyi bakımlı ve düzenli tutma konusunda tembel ve isteksiz olmakla suçlar. En önemli ve üzerinde en çok durulan sorun ise Adem’in, cinsel ilişki sırasında kadının sürekli altta olmasını istemesidir ve bunu da kadına üstünlüğünün gereği olarak görür. Lilith ise bu pozisyonu aşağılayıcı bularak karşı çıkar.

Kısacası anlaşmazlık sebebi Adem’in sürekli olarak kadına üstünlük taslaması, ona hükmetmeye çalışmasıdır. Lilith ise ikisi de aynı topraktan yaratıldığına göre eşit olmaları gerektiğini savunur ve erkeğin kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez.

Sonunda birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı’nın söylenmemesi gereken adını anarak (ki bu isim cennetten çıkış için tek paroladır) uçup gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır. Kendisine sunulan sıcak yuvayı kapıyı çarparak terk ettiği için artık yeri de cennetten dışlanmışlar arasında olacaktır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı (ya da şeytanın ta kendisi) Samael ile ilişkiye girer ve onlardan cin çocuklar doğurur, hem de günde yüz çocuk gibi yüksek bir oranda, inanışa göre dünyada kötülüklerin bu kadar yaygınlaşmasının sebebi budur.   

Cennette yalnız kalan Adem ise Lilith’i geri getirmesi için Tanrı’ya yalvarır. Tanrı da Senoy, Sansenoy ve Semangelof isimli üç meleği elçi olarak gönderip ‘evine dön’ çağrısı yaptırır Lilith’e. O da kesinlikle dönmeyeceğini bildirir.

Melekler kendisini, geri dönmemesi halinde her gün yüz çocuğunu öldüreceklerini söyleyerek tehdit ederler. Tehdit yerine getirilir…

Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra adem soyundan gelen bütün insan yavrularının, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocuklarının doğduktan sonra ilk sekiz gün içinde, kız çocuklarının ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınında üç meleğin ismi veya sureti bulunan çocuklara dokunmayacaktır.

Lilith’in dönmesinden ümidi kesen Tanrı, Adem uyurken bilinen kaburga kemiği yöntemiyle Havva’yı yaratır. Bu yeni kadının, vücudunun bir parçası olduğu erkeğe karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva, Lilith’e o kadar benzemektedir ki Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Onun kendisine Lilith gibi karşı çıkmayıp boyun eğmesini ise ‘nihayet hidayete erip yola geldi’ diye yorumlar.

Hikayenin sonu ise herkesin malumu.

Lilith, artık kesinlikle kötülerin safındadır. Bütün insanoğullarının ve kızlarının başına gelen nice felaketin sebebidir.

İnsanlara yaptığı kötülükler saymakla bitmez; beşikteki bebeklerin bugünün tıbbınca bile sebebi açıklanamayan ani ölümlerinin baş sorumlusu olduğuna inanılır.

Lilith çağlar boyu kadınlara atfedilebilecek bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı unvanlarından bazılarıdır. Saf, edilgen, cinselliği ancak yasak meyveyi tadınca öğrenen (böylece Adem’i kandırabilecek kadar kurnaz ve baştan çıkarıcı da olabilen) Havva’nın tersine başından beri gücünün ve cinselliğinin bilincindedir ve yeri gelince de kullanmaktan çekinmez.